Doğu kemiklerin üzerine yazı yazar, Batı kemik avcısıdır...
İnsan tabiatın efendisidir. Tabiatı, dünyayı yenileyen insandır, bir taraftan mahveden de olsa.
Tac Mahal’i yapan da insandır, Mostar Köprüsü’nü yıkan da insan. Selimiye’yi inşâ eden akıl, estetik ve iman da tabiatın hâkimi olan insanındır, Sultanbeyli’yi inşâ eden akıl, çirkinlik ve medeniyetten kopuş da insana aittir.
Sokrat da insandı, onu ölüme mahkûm edenler de.. İbn-i Rüşd de insandı, onu Endülüs’ten kovanlar, Fas’ta câamiden kovanlar da. Sokrat’ı ölüme mahkûm edenlerin isimleri bile öldü ama Sokrat hâlâ yaşamaya devam ediyor. İbn-i Rüşd’ü kovanların isimlerinin bile esâmisi okunmuyor ama İbn-i Rüşd eserleriyle yaşıyor; hem Doğu’da hem Batı’da.
Bir tarafta Muâviye vardı; âyetleri astı mızrakların ucuna; “lâ hükme illâllah”. Diğer tarafta Ali vardı, “Bu, bâtılın kast edildiği hak söz” dedi, korkmadan, erkekçe, cesâretle, imanla, Rabbine ve hakikate olan sadâkatiyle.
Yezid de insandı, Hüseyin de.. İnsanlık yüzlerce yıldır bir tek erkek çocuğuna ismini vermeyerek cezâlandırdı Yezid’i, Hüseyin’i ise şehid-i güzin diyerek ve ikiz erkek çocuklarına Hasan ve Hüseyin diyerek ödüllendirdi.
Bir tarafta Ebû Hanife vardı, diğer tarafta onu işkence ile öldüren Halife Mansur, Zindan Ebû Hanife’ye saray oldu, saray Halife Mansur’a zindan.
Enver de insandı, üç kıtada ismi yürüdü, üç kıtada kahramanlığı yürüdü, Ali Kemal de insandı, adı anıldığında akla vatana ihâneti getirdi.
Âkif de insandı, şâir, mahçûb, mütevâzı, bilge, mü’min, B. Kemal Çağlar da insandı, eğilerek zenginlerin sofra artıklarıyla yaşadı, şairdi o da.
Aliya İzzet de insandı, Bilge Kral olarak kazındı insanlığın hafızasına, Slobodan Miloseeviç de insandı, insan kasabı olarak yazıldı tarihe.
İskilipli Âtıf da insandı, zerre-i miskal bir suçu olmadığı hâlde onu idam eden “Üç Aliler Çetesi” de insan.
Bir tarafta bedevîler vardı insan olarak, diğer tarafta medenîler, yine insan olarak.
Bu hep böyle deverân etti, devran böyle dönmeğe de devam edecek.
Emirler, hükümdarlar, liderler, düşünürler, dâvâ adamları, mücâdele adamları, kanaat önderleri isimlerini ya bedevîler sahifesine yazdıracaklar ya da medenîler sahifesinde tutulacak çeteleleri.
Ya mağlûp da olsa medenîler sahifesinde yazılacak isimleri ve hayırla yâd edilecekler, Gâzi Osman Paşa gibi, Enver gibi, Âkif gibi ya da gâlip de olsalar zulüm ile anılacak isimleri Haccac gibi, Engizisyon gibi.
Hüseyin Kurumahmutoğlu’da insandı, bir devrin, bir neslin mağrur ve mü’min, mağrur ve idealist, mağrur ve hüzünlü sembolü oldu. Râci Tetik de insandı, aynı devrin ve aynı neslin zulmünün sembolü oldu.
İnsanlık hep bu sâhifeleri okuyacak, insanlık hep bu sâhifelere kaydolacak.
Bir ülkeye, bir devlete, bir millete hizmet etmek isteyenler, bir inanca, bir ideale, bir ülküye, hizmet etmek isteyenler hep bu sahifelere kaydolacak. Ama bedevî olarak ama medenî olarak, ama mağrur olarak ama zelîl olarak, ama muteber olarak ama mahkûm olarak, ama hayırla ama şerle, ama saygıyla ama zilletle, ama duayla ama ikrah ile anılacaklar.
Zulüm korkunun tezâhürüdür, zâlim korkak olandır. Bir cerrah için ameliyat ne kadar tabii ise bir bedevî için de cinâyet o kadar tabiidir.
Batı, “siyâset şeytanla anlaşma imzalamaktır” der.
Doğu, siyâseti “devlet, hikmet ve akıl” olarak görür.
Batı, Şanso Pansa’dan daha çok Don Kişot’a benzeyen bir adam çıkınca hemen hakâretle karşılar..
Doğu için siyâset bir mekteptir, bir enderûn, yeni nesillere bağlanan bir umuttur.
Doğu kemiklerin üzerine yazı yazar, Batı kemik avcısıdır.
Doğu ferâgatin vatanıdır, Batı kendini vazgeçilmez sananların.
Doğu hikmetin vatanıdır, yitik ilmin sâhibidir, Batı hikmetle ve ferâgatle buluşmayan bir abesin.
İhtiras her gördüğü ışığı yangın sanarak söndürmeye çalışır, akl-ı selim, her ışık huzmesinden tenvir olmak ön kabûlüne sâhiptir.
Ve hakikat kıskançtır, bulunduğu yerde başka hiç ama hiçbir şeye müsaade etmez.
Bizim hakikatimiz kendi çağımızın, kendi nesillerimizin hakikatleridir, hâtıralarıdır, mücâdelesidir, ümitleridir, hayalleridir, gelecek umutlarımızdır.
Hâtıralarımızı, hayallerimizi, ümitlerimizi, gelecek umutlarımızı öldürecek olan bedevî cerrahlar bir cinâyete soyunsa da, biz insanlığın kitabında iyilerin, medenîlerin, mağrurların, mahzunların, idealistlerin sâhifesine yazılacağız.
Kim nereye yazılmak istiyorsa orada saf tutacak, orada hizâlanacak, oraya yazılacak.
Biz safları sık ve düzgün tutalım…
vahiy insan şehir revelation ahlâk etik ethica nüzhet yalan estetik metafizik ebrah doğu batı fıtrat creation yaratılış iyilik kötülük dürüstlük eşref-i mahlûkat kişilik asâlet cesâret vefâ sadâkat ihânet yalan immoralist mitoloji belh’um adâl aere perennius antere genetik şuur terbiye muâşeret muâşaka muvâsalat firâk zarâfet letâfet ferâset panteon rolyef fresk heykel portre gravür ideal ülkü ülkücü kerbelâ aşk keşke cennet cehennem araf âdem havva hâbil kâbil elma haz hayâ hicap gurur hürriyet adâlet musâvat agnostic akıl dacret locig analytical antiq aristokrasi kûrûn-i vustâ giyotin hakikat hikmet paradox dialectic tenkit stoa akademia logos logos spermaticos felâsife gelenek hermeneutic semantic hint upanişad mutezile ihvân-ı safa ilk neden iskenderiye okulu medinetü’l fâzıla hürriyet kölelik rönesans ütopya rethoric allah’ın kulu abdullah muhammed kur’ân endülüs ibn-i rüşd aristotales şeyh gâlip farâbi platon sokrat marcus aurelius galile mimar sinan kirkedard farabi ibn-i sina ibn-i hâldun kafka taşköprülüzâde gazâli musa cârullah şemseddin sâmi frasheri bergson enver paşa muhammed ikbal hayyam mehmet âkif yâkup cemil şems ibn-i haldun mevlâna ali şeriâti fuzulî ebu’l âlâ el maarrî ahmet mithat efendi cemil meriç nâmık kemal ahmed hamdi tanpınar kemal tahir yahya kemal cahid zarifoğlu dostoyevski tolstoy knut hamsun nietzsche oğuz atay gogol albert camus descartes herman hesse puşkin halil cibran kaşgarlı mahmut tevfik fikret cenap şehabettin neyzen tevfik motzart bach mahler tarkovski suç ve cezâ anna karenina madonna prag istanbul çocuk kalbi sn. petersburg soljenitsin marks kant heraklit hegel el-hamra endülüs kâmus u türkî redhouse wagner kâmus u okyanus lugat-i fransevî iliria shqip meydan larusse şakâyık-ı nûmâniye mevzuâtü’l ulûm abdülkadir merâgi ıtrî muhammed esed michelangelo van gogh cezanne rembrand monet hoca ali rıza ulysess gaze eleni karaindrou sezen aksu golha farid farjad osman hamdi