Telvin Hüsn-ü Hat Sahaf Şiir
Anasayfa > Adnan İslamoğulları > Bu ülkenin Türkleri neredeler?

 Bu ülkenin Türkleri neredeler?


Başbakan, Türk Silahlı Kuvvetleri’ne (TSK) yönelik düzenlenen operasyonları eleştirip, TSK’nın demokratik parlamenter sistemle uyumlu hale geldiğini söyleyerek, TSK’ya  yönelik operasyonların terörle mücadelede motivasyonu olumsuz etkilediğini ve mücadelede büyük bir darbe yenmesine neden olabileceğini belirtmiş.


Enteresan doğrusu.. Terörle mücadeleden vazgeçen hükümetin Başbakanı, terörle mücadelede kaybedilen motivasyondan bahsediyor.


Bayram değil, seyran değil, Başbakan yıllardır devam eden malûm dâvâlar hakkında ilk kez bu tür lâkırdılar ediyor. Dışişleri Bakanı Davutoğlu’nun Büşra Ersanlı hakkında verdiği “suçlu olduğuna inanmıyorum” şeklinde demecinin ardından Ersanlı’nın salıverilmesini hatırlarsak, Başbakanın demecinin de bazı gelişmelere gebe olduğunu düşünebiliriz.


Şüphesiz bu muhtemel gelişme, TSK mensuplarının mağduriyetleri üzerinden yapılmış bir vicdan muhasebesinin neticesi olmayacaktır.


Şüphesiz, TSK mensuplarının terörle mücadelede kaybettiği motivasyona dair endişe de yine bir vicdan muhakemesinin sonucu değildir.


Başbakan’ın, TSK mensuplarının mağduriyetleri ve terörle mücadelede kaybedilen motivasyonun üzerinden yaptığı bu değerlendirmesinin muhakkak bir arka planı vardır ve bu sözler Başbakanın gizli ajandasındaki bir maddenin daha tedâvüle sokulmasının bir hamlesidir.


Aslında bu hamlenin ne olduğu hususunda sokaktaki vatandaşa kadar herkesin bir fikri, bir tahmini, öngörüsü var.


Bu öngörü Başbakan’ın ağzında ıslanmaya devam eden bir bakladan ibâret yalnızca. Uygun zemin oluşturuluyor ve Başbakanın ağzından çıkmayı bekliyor o bakla.


Haftalardır ülkede bir barıştan söz ediliyor.


Kabul edilen bir barışın mevcut bir savaşı da gerçeklik haline getirdiğinden kimse bahis etmiyor. “Kiminle savaşıyoruz?” sorusunu kimse sormuyor, ağızlara pelesenk edilen bir barıştır gidiyor, aşufte kahkasına eşlik eden bir sakız gibi ağızlarda patlatılıyor…


Savaşı olmayan bu barışın bedeli de başbakanın ağzında ıslak bakla olarak durmaya devam ediyor, arada sırada baklanın tadının acısından dolayı ucundan gösteriyor kamuoyuna.


Herkes biliyor ki, bu baklanın adı İmralı’ya sağlanacak bir ev hapsi ya da özgülüktür.


Bunun yolu yapılıyor. Buna çâre aranıyor, formül aranıyor. Aslında bakarsanız şartlar hazır, lakin bu iş o kadar netâmeli ki, hazır şartlara rağmen bir türlü hayata geçirilemiyor.


Arkası kestirilemiyor.


İmralı’ya sağlanacak ev hapsi ya da özgürlük tamamen bir sembol değerinde artık.


İmralı’daki katil orada da olsa, dışarıda da olsa şu ân Türkiye’nin en aktif siyâsî aktörü.


Adalet Bakanı bile CCN Türk’te İmralı’ya iltifat ediyor ve çözümün(!) bir önemli parçası olarak görüyor.


AKP İstanbul İl Başkanı Babuşçu’nun “AKP’den ile hepimiz Türk olmaktan kurtulduk” diyebiliyor.


Etnik Kürt milliyetçiliği tırmandırılıyor, terörü şımartan AKP şimdi de Kürtçülüğe sosyolojik lojistik sağlıyor koro halinde.


Örgütün istemediği Bakanların kellesi alınıyor, Başbakanlığın bahçe duvarlarından dışarıya atılıyor, dışarıda bekleyen şımarık BDP’liler ve onların psikolojik harp müfrezelerinin sevinç çığlıkları arasında…


Bu ülkede bir Kürt sorunundan bahsetmek gerçekten imkânsız.


Fakat bu ülkede ciddi bir Türk sorunu var. Ciddi bir Türk düşmanlığı var.


Bu ülkenin Kürtçülüğe payanda haline gelen İslamcıları sahnedeler, liberaller sahnedeler, eski tüfek Marksistler sahnedeler, her türlü etnik uzmanlar sahnedeler, üçüncü beşinci göbekten Kürt olduğunu hatırlayanlar sahnedeler… 


Sahi bu ülkenin Türkleri nerede? Varlıklarından ciddi ciddi endişe etmeğe başladım….




  




  


Yorumlar

Güvenlik Kodu

vahiy  insan  şehir  revelation  ahlâk  etik  ethica  nüzhet yalan estetik  metafizik  ebrah doğu  batı  fıtrat  creation  yaratılış  iyilik  kötülük  dürüstlük  eşref-i mahlûkat  kişilik  asâlet  cesâret  vefâ  sadâkat  ihânet  yalan  immoralist  mitoloji  belh’um adâl  aere perennius  antere  genetik  şuur  terbiye  muâşeret  muâşaka  muvâsalat  firâk  zarâfet  letâfet  ferâset  panteon   rolyef  fresk  heykel  portre  gravür   ideal  ülkü  ülkücü   kerbelâ  aşk keşke  cennet  cehennem  araf  âdem  havva  hâbil  kâbil  elma  haz  hayâ  hicap  gurur  hürriyet  adâlet  musâvat  agnostic  akıl  dacret  locig  analytical  antiq  aristokrasi  kûrûn-i vustâ  giyotin  hakikat  hikmet  paradox  dialectic  tenkit  stoa  akademia  logos  logos spermaticos  felâsife  gelenek  hermeneutic  semantic  hint  upanişad  mutezile  ihvân-ı safa  ilk neden   iskenderiye okulu  medinetü’l fâzıla   hürriyet  kölelik  rönesans  ütopya  rethoric allah’ın kulu abdullah muhammed  kur’ân  endülüs ibn-i rüşd  aristotales  şeyh gâlip  farâbi  platon  sokrat   marcus aurelius  galile  mimar sinan  kirkedard  farabi  ibn-i sina   ibn-i hâldun  kafka  taşköprülüzâde  gazâli  musa cârullah  şemseddin sâmi frasheri  bergson  enver paşa  muhammed ikbal  hayyam  mehmet âkif  yâkup cemil  şems  ibn-i haldun  mevlâna  ali şeriâti  fuzulî  ebu’l âlâ el maarrî  ahmet mithat efendi  cemil meriç  nâmık kemal  ahmed hamdi tanpınar  kemal tahir  yahya kemal  cahid zarifoğlu  dostoyevski  tolstoy  knut hamsun  nietzsche  oğuz atay gogol  albert camus  descartes  herman hesse  puşkin  halil cibran  kaşgarlı mahmut  tevfik fikret  cenap şehabettin  neyzen tevfik  motzart  bach  mahler  tarkovski  suç ve  cezâ   anna karenina  madonna  prag  istanbul  çocuk kalbi  sn. petersburg  soljenitsin  marks  kant  heraklit  hegel  el-hamra  endülüs  kâmus u türkî  redhouse  wagner  kâmus u okyanus  lugat-i fransevî  iliria shqip  meydan larusse  şakâyık-ı nûmâniye  mevzuâtü’l ulûm  abdülkadir merâgi  ıtrî  muhammed esed  michelangelo van gogh  cezanne  rembrand  monet  hoca ali rıza  ulysess gaze  eleni karaindrou  sezen aksu  golha  farid farjad  osman hamdi

Tasarım : ATS