Telvin Hüsn-ü Hat Sahaf Şiir
Anasayfa > Adnan İslamoğulları > Cehâlet ve siyâset...

Cehâlet ve siyâset…  


Aktif siyaset hakikaten zor zenaat. Her şeyden evvel akıllara sezâ bir tahammül mülkü sahibi olmak icab ediyor. Aksi taktirde tahammül mülkünüzün virâneye dönmesi ve başınıza yıkılması işten bile değil.


Devamlı mâruz kalıp da tahammül edeceğiniz, tahammül etmeğe mecbur kalacağınız en tahammül fersâ maraz câhillik. Cehâletin her türlüsüne karşı dayanıklı olmanız gerekmektedir.


Bırakınız literatür bilmeyi, takip etmeyi, usûl bilmeyi, metod dahilinde okumalar yapmış, mürekkebe şöyle bir dilini değdirmiş bir ademoğluna tesâdüf etmek neredeyse imkânsız.


Her türlü kavramı iğdiş etmek, sündürmek, hatta ve hatta nesebi gayrı sahih kavramlar icat etmek de bu cühelâ takımının pek mâhir olduğu bir zenaattir.


Son günlerde hakkında konuşmak moda hâlini alan bir kavramımız var:


Milliyetçilik.


Karl Deutsc ve Karl Popper gibi iki uçta yer almış ehli tefekkür arasında pek çok târifi olan milliyetçilik kavramı ve târifleri arasında göremediğimiz bir kavram var, ülkemizde yeni tedâvüle sokuldu, ayniyle kalp para gibi bir kavram bu:


Dinî milliyetçilik.


Üzerinde istediğiniz kadar tefekkür ameliyesi sarf ediniz, makûl bir tedâi amortisinden bile mahrum kalıyorsunuz. Tekelüm eden zât-ı muhteremlerin merâmının ne olduğuna dair tahminleriniz olsa da, kavram o kadar mesnetsiz ki, muâllâk taşı gibi havada duruyor, çünkü mütekellimin kastını karşılayan çok kavram var, meselâ:


Fundemantalizm.


Kaldı ki içinde yetiştikleri siyâsî iklimden dolayı kendilerine yabancı bir kavram da değil bu.


* * * * *


Tedâvüldeki bir başka ilmî tekerleme de şu:


“Kürt Milliyetçiliğine de karşıyız, Türk milliyetçiliğine de karşıyız..”


Breh.. breh.. breh..


Bu tekerlemenin ‘masaüstü kısa yolu’ var efendim, neden bu denli zahmet buyuruyorsunuz. Doğrudan “Türk milliyetçiliğine karşıyız” deyiniz ve merâmınızı anlatınız, kaldı ki bu karşıtlığınıza otuz yıldır âşinayız biz. Yanına kanlı bir garnitür olarak Kürt milliyetçiliğini neden dâhil ediyorsunuz.


Milliyetçilik her şeyden ama her şeyden evvel, olmazsa olmaz bir öncelik olarak bir ‘kültür meselesi’dir, insanlık tarihine kalan mirasın içine bir çeşme olsun bırakmamış, bırakamamış bir milliyetçilikten hangi akılla bahis edebiliyorsunuz ve bunu Türk milliyetçiliği gibi kadîm bir kültür tarihine sahip Türk’ün yanına eklemliyorsunuz?


Bunu hangi akılla, hangi kültürle, hangi izanla, hangi vicdanla, hangi eğitimle yapıyorsunuz?


Bu cehâleti sergilerken hiç olmazsa Türk milliyetçilerinin içinden ardınıza takılmış, isminde, soy isminde Türk lafzı bulunan allâmelerle istişâre ediniz de, gören, işiten molla sansın sizi.


* * * * *


Evet.. siyâset hakikaten zor zenaat. Bu kadar câhiliğe tahammül etmek çelik gibi sinir gerektiriyor.


Bir de bahse konu cehâlet sizi ahmak yerine koymağa çalıştığında iş iyice zıvanadan çıkıyor.


* * * * *


Konuyla alakası yok ama, geçen akşam televizyonda Sayın Başbakanı dinliyorum, gözlerim açık,  Macaristan’a giderken gazetecilerin soruların cevaplıyor ve aynen şunları söylüyor:


“Biz illegal örgütle asla görüşmeyiz…”


Ardından ‘barış süreci”(!) ile alâkalı ise sarf ettiği cümle de aynen şu:


“İmralı ile görüşmeler iyi gidiyor”.


Akıllara sezâ iki cümle arka arkaya dökülüyor aynı dudaklardan.


“Biz illegal örgütle asla görüşmeyiz…” ve “İmralı ile görüşmeler iyi gidiyor”.


Bu konuyu bir araştırmak gerekiyor sanıyorum. Acaba son zamanlarda ‘İmralı’ deyû tesmiye olunan, İmralı diye kodlanan ‘Bebek katili Apo’dan başka birisi mi var?


Veya ‘Bebek katili Apo’ Sayın Başbakanın “asla görüşmeyiz” dediği illegal ve kanlı örgüt PKK’nın lideri değil de, makamında kafayı çekip demlenirken küfelik halde yakalanmış Yeşilay eski Genel Müdürü mü acaba?  




















Yorumlar

Güvenlik Kodu

vahiy  insan  şehir  revelation  ahlâk  etik  ethica  nüzhet yalan estetik  metafizik  ebrah doğu  batı  fıtrat  creation  yaratılış  iyilik  kötülük  dürüstlük  eşref-i mahlûkat  kişilik  asâlet  cesâret  vefâ  sadâkat  ihânet  yalan  immoralist  mitoloji  belh’um adâl  aere perennius  antere  genetik  şuur  terbiye  muâşeret  muâşaka  muvâsalat  firâk  zarâfet  letâfet  ferâset  panteon   rolyef  fresk  heykel  portre  gravür   ideal  ülkü  ülkücü   kerbelâ  aşk keşke  cennet  cehennem  araf  âdem  havva  hâbil  kâbil  elma  haz  hayâ  hicap  gurur  hürriyet  adâlet  musâvat  agnostic  akıl  dacret  locig  analytical  antiq  aristokrasi  kûrûn-i vustâ  giyotin  hakikat  hikmet  paradox  dialectic  tenkit  stoa  akademia  logos  logos spermaticos  felâsife  gelenek  hermeneutic  semantic  hint  upanişad  mutezile  ihvân-ı safa  ilk neden   iskenderiye okulu  medinetü’l fâzıla   hürriyet  kölelik  rönesans  ütopya  rethoric allah’ın kulu abdullah muhammed  kur’ân  endülüs ibn-i rüşd  aristotales  şeyh gâlip  farâbi  platon  sokrat   marcus aurelius  galile  mimar sinan  kirkedard  farabi  ibn-i sina   ibn-i hâldun  kafka  taşköprülüzâde  gazâli  musa cârullah  şemseddin sâmi frasheri  bergson  enver paşa  muhammed ikbal  hayyam  mehmet âkif  yâkup cemil  şems  ibn-i haldun  mevlâna  ali şeriâti  fuzulî  ebu’l âlâ el maarrî  ahmet mithat efendi  cemil meriç  nâmık kemal  ahmed hamdi tanpınar  kemal tahir  yahya kemal  cahid zarifoğlu  dostoyevski  tolstoy  knut hamsun  nietzsche  oğuz atay gogol  albert camus  descartes  herman hesse  puşkin  halil cibran  kaşgarlı mahmut  tevfik fikret  cenap şehabettin  neyzen tevfik  motzart  bach  mahler  tarkovski  suç ve  cezâ   anna karenina  madonna  prag  istanbul  çocuk kalbi  sn. petersburg  soljenitsin  marks  kant  heraklit  hegel  el-hamra  endülüs  kâmus u türkî  redhouse  wagner  kâmus u okyanus  lugat-i fransevî  iliria shqip  meydan larusse  şakâyık-ı nûmâniye  mevzuâtü’l ulûm  abdülkadir merâgi  ıtrî  muhammed esed  michelangelo van gogh  cezanne  rembrand  monet  hoca ali rıza  ulysess gaze  eleni karaindrou  sezen aksu  golha  farid farjad  osman hamdi

Tasarım : ATS