Etnik fitne müvezzîleri: Sakil adamlar güruhu
Metin Güney, Bursa/Orhangazili, 1993 yılında Hakkari’de çatışmada şehit oldu. Annesi şehit evlâdının acısına beş yıl dayanabildi, vefat etti.
Erkek kardeşi Kadri Güney 28 yaşına kadar abisinin acısıyla yaşadı, ardından annesinin vefatıyla da bunalıma girdi, kendisini asarak intihar etti. Ablası yoğun tedâvi görerek psikolojik problemleriyle yaşamaya devam ediyor. Şehidin babası ise yalnız başına sürdürüyor hayatını...
***
Bu listenin ne kadar uzayabileceğini herkes biliyor, herkesin çevresi yetim kalan çocukların, evlâtsız kalan anne babaların, kardeşlerin, erlerinden olan eşlerin dramlarıyla dolu.. Bursa’dan Edirne’ye, Ankara’dan Denizli’ye, Balıkesir’den Uşak’a, Yozgat’tan Kayseri’ye, Trabzon’a, Erzurum’a ve Türkiye’nin tüm illerine varıncaya kadar kabristanlarını gelincik tarlasına çeviren şehit acıları ve hâtıralarıyla dolu bu ülke...
O acı ve hâtıraların sahipleri anne babalar ağlayabildiği için vatan olmuş bir ülke Türkiye. Anaları sessizce ağlayabildiği için, evlâtlarını askere yollarken kınalı kuzular gibi yollayabilen analar olduğu için vatan olmuş bir ülke Türkiye. Babaları “vatan sağ olsun” diyebildiği için vatan olmuş bir ülke Türkiye. O şehitlerin cenâzelerinde Kürt komşusuyla acısını paylaşabildiği, aynı safta hizâlanarak şehitlerini Kürt komşusuyla birlikte tekbirlerle teşyî edebildiği ve birlikte aynı ânda haklarını helâl edebildikleri için vatan olmuş bir ülke Türkiye.
Aynı cenâzelerde safa, aynı düğünlerde halaya durdukları için, aynı ekmek teknesinden paylaşabildikleri için vatan olmuş bir ülke Türkiye.
Türk’ün vatanı, Osmanlı’dan kalan bakiyeyi kendisine vatan kabul etmiş Kafkasyalının, Balkanlının, Orta Doğulunun, Anadolulunun vatanı olmuş bir ülke Türkiye.
Anadolu’yu fethettiğinde burada bulunan bütün kültürlerin, bütün milletlerin, bütün dinlerin, bütün mezheplerin, bütün dillerin yaşamasını bizzat önayak olmuş Türklerin vatanı Türkiye.
Türk Selçuklunun, Türk Osmanlının, Türkiye Cumhuriyetinin vatanı Türkiye.
Bedeli hep en ağır ödeyen ama nimetleri de her millet ve her kültürle paylaşan Türklerin vatanı Türkiye.
Bin yıldır Türkiye coğrafyası denilen bu coğrafyayı bir ırk coğrafyası değil bir kültür coğrafyası hâline getirdikleri için vatan olmuş bir ülke Türkiye.
***
Türkiye şimdi karanlık bir oyunun ortasında. Savaşı yapılmamış bir barışın perdesi arkasında bin yıllık bir kardeşliğin arasına ‘etnik fitne’ ekiliyor.
Dağa çıkmış birkaç bin haydudun, birkaç bin eşkıyânın, birkaç bin katilin, İmralı’daki elebaşlarının, TBMM’deki milletvekili sıfatlı PKK elçilerinin, 63 tane İmralı havârisinin ve tabii bunları organize eden siyâsî iktidarın ortaklaşa sahnelediği bir karanlık oyunun ortasında Türkiye.
Türkiye Cumhuriyeti Devleti için yalnızca bir terör meselesi olan PKK’nın cinâyetlerinin içinden bir etnik fitne çıkaran ve bu fitneyi kardeşlik adı altında bütün vatan sathına yayan siyâsî iktidar ve ortakları, sonunun fırtına biçmek olacağını bile bile rüzgâr ekiyorlar, bu rüzgâr etnik fitneyi dağıtıyor bütün ülkeye.
Bilinmelidir ki millet olmayı dağda eşkıyâlık zanneden, devlet olmayı şantaj zanneden eşkıyâ sürüsünün şımarıklığı ve küstahlığı Türk milletinin ayranını kabartmaktan başkaca bir işe yaramayacak.
***
Dağdaki eşkıyâya, İmralı’daki katile methiyeler düzen, Kandil postacılığı yapan ‘sakil adamlar güruhu’nun Marmara Bölgesi üyelerini Bursa Orhangazi’deki şehit Metin Güney’in ve yurt sathında binlerce şehidin evine davet ediyorum. Annesi acıdan vefat eden, erkek kardeşi intihar eden, ablası psikolojik tedavi altında bulunan Metin Güney’in evine, açılım dedikleri, barış dedikleri etnik fitneyi anlatabilmeleri için, İmralı’daki katilbaşına özgürlük istemek için, özellikle de milliyetçi geçmişleriyle(!) heyetin içinde yer alan ‘Kandil postacısı’ Avni Özgürel’i ve Vedat Bilgin’i davet ediyorum...
Türk milletinin gerçekleri o evlerde; İmralı’da, Kandil’de değil...
vahiy insan şehir revelation ahlâk etik ethica nüzhet yalan estetik metafizik ebrah doğu batı fıtrat creation yaratılış iyilik kötülük dürüstlük eşref-i mahlûkat kişilik asâlet cesâret vefâ sadâkat ihânet yalan immoralist mitoloji belh’um adâl aere perennius antere genetik şuur terbiye muâşeret muâşaka muvâsalat firâk zarâfet letâfet ferâset panteon rolyef fresk heykel portre gravür ideal ülkü ülkücü kerbelâ aşk keşke cennet cehennem araf âdem havva hâbil kâbil elma haz hayâ hicap gurur hürriyet adâlet musâvat agnostic akıl dacret locig analytical antiq aristokrasi kûrûn-i vustâ giyotin hakikat hikmet paradox dialectic tenkit stoa akademia logos logos spermaticos felâsife gelenek hermeneutic semantic hint upanişad mutezile ihvân-ı safa ilk neden iskenderiye okulu medinetü’l fâzıla hürriyet kölelik rönesans ütopya rethoric allah’ın kulu abdullah muhammed kur’ân endülüs ibn-i rüşd aristotales şeyh gâlip farâbi platon sokrat marcus aurelius galile mimar sinan kirkedard farabi ibn-i sina ibn-i hâldun kafka taşköprülüzâde gazâli musa cârullah şemseddin sâmi frasheri bergson enver paşa muhammed ikbal hayyam mehmet âkif yâkup cemil şems ibn-i haldun mevlâna ali şeriâti fuzulî ebu’l âlâ el maarrî ahmet mithat efendi cemil meriç nâmık kemal ahmed hamdi tanpınar kemal tahir yahya kemal cahid zarifoğlu dostoyevski tolstoy knut hamsun nietzsche oğuz atay gogol albert camus descartes herman hesse puşkin halil cibran kaşgarlı mahmut tevfik fikret cenap şehabettin neyzen tevfik motzart bach mahler tarkovski suç ve cezâ anna karenina madonna prag istanbul çocuk kalbi sn. petersburg soljenitsin marks kant heraklit hegel el-hamra endülüs kâmus u türkî redhouse wagner kâmus u okyanus lugat-i fransevî iliria shqip meydan larusse şakâyık-ı nûmâniye mevzuâtü’l ulûm abdülkadir merâgi ıtrî muhammed esed michelangelo van gogh cezanne rembrand monet hoca ali rıza ulysess gaze eleni karaindrou sezen aksu golha farid farjad osman hamdi