Telvin Hüsn-ü Hat Sahaf Şiir
Anasayfa > Adnan İslamoğulları > Yüz yıllık aşağılık kompleksi: “Bizden mucit çıkmaz…”

Yüz yıllık aşağılık kompleksi:


 “Bizden mucit çıkmaz…”


 


“Bu ülke yaşanmaz diyenler, bu ülkeyi yaşanmaz hâle getirenlerdir” derdi Cemil Meriç, ‘kıtaları ipek bir kumaş gibi kesen ihtiyar dev’in mâzisinden utanan trajedisini anlatırken. Mâzisinden utanmaktan, mâzisini unutmaya tenzil eden Türk aydını için Batı, terakkînin yani gelişmenin, medeniyetin, bilimin, özgürlüğün beşiğiydi.


19. Yüzyıl’da Avrupa’ya giden aydınlar ve bürokratlar için Paris bir belde-i nûrdu. Paris’in gazyağı lâmbalarıyla ile aydınlatılan loş caddelerine hayret dolu gözlerle bakarak ilmin ve fennin vardığı bu neticeyle gözleri kamaşan bu aydınlar ve bürokratlar için modernleşmenin, aydınlanmanın, terakkînin, yani Devlet-i Âliye’yi kurtarmanın tek yolu Paris’ten geçiyordu. Bu aydınlardan birine göre “Paris’i görmeyen insan bile olamazdı”.


Doğu, yani belde-i İsâm ‘virânelerin’, Batı yani Hristiyan Dünyası ‘kâşânelerin’ ülkesiydi. Doğu ‘azgelişmişliğin’, Batı ise ‘medeniyetin’ topraklarıydı.


Medeniyeti caddeleri aydınlatan gaz lâmbalarının solgun ışıklarında gören bu kafa için kuş evlerinin, evlerin kapılarına birisi hâne halkı için, diğer ise misâfirler için konulan ve farklı sesler çıkaran çifte tokmakların, asâbi hastalıkların su sesi ile tedâvî edildiği şifâhânelerin, garib gûraba için tekkelerde bir örtünün altında saklanan ve muhtaçların istemek mecbûriyetinde kalmaksızın ihtiyâcı kadar alabildikleri  sadakaların, ‘komşusu açken tok yatan bizden değildir’ mirâsının bir anlamı kalmamıştı…


Medeniyet demek adâlet demek değildi artık, medeniyet demek makine demekti, kalkınma demekti, zenginlik demekti.


Mehmet Âkif’in ayakları bizim topraklarımıza, bizim medeniyetimize, bizim kültürümüze basan, kalpleri bizim mâzimizle çarpan, zihinleri bizim binlerce yıllık kültürel birikimimiz ve kültürel zenginliğimizle faal olan münevverlerimizin çabaları yeniden bir inşâ ve hamle için kifâyet etmedi. Geriye “Batı’nın irfânına ve fennine tâlip” olan ve “Asrın idrâkine İslâm’ı söyletmek” gibi bir motto kaldı geriye, modern Türkiye’nin câhil İslamcılarının ağzında sakız olup çiğnendi yıllardır.


Ve onların içinden birisi on yıl evvel, siyâsî iktidârının ilk günlerinde kendisine bir televizyon proğramında sorulan “Medeniyet nedir sizce?” sorusuna, Ziya Gökalp’in, “Harâbisin, harâbâtî değilsin / Gözün mâzidedir, âti değilsin” beyitiyle mâziye bağlılığını eleştirdiği Yahya Kemâl’in “Ne harâbiyim ne harâbâti / kökü mâzide olan âtiyim” beyitiyle cevap verdiği polemiğin yalnızca “Kökü mâzide olan âtiyim” kısmıyla cevap vermişti. Ağzından düşürmediği medeniyet kavramına dâir bütün birikimi bundan ibâretti ve öylece de kaldı.


Asrın idrâkine İslâm’ı söyletmenin yolu İslâmcılar için son on yılda TOKİ’lerden ve duble yollardan geçiyordu. Zihinlerinde izlerini takip edecekleri bir İslâm Medeniyeti yolu yoktu.


Onlara 1136-1206 yılları arasında yaşayan El Cezerî’yi hatırlatmak, El Cezerî’nin sekiz yüz yıl evvel enerji kaynakları yönetim mekanizmaları ve geri besleme sitemlerinin tümünün su, buhar gücü ve havanın itiş gücü ile yapılmış tasarımlarının el yazmalarının çok uzaklarda değil şehreminliğini yaptıkları ve “Cânım İstanbulum” diye şiirler okuduğu İstanbul Üniversitelerinin kütüphânelerinde olduğundan bahsetmek hakikaten lüks kaçacak.


Musâ b. Şâkir’in Muhammed, Ahmed ve el-Hasan isimli üç oğlunun, su akışını iki farklı kaynaktan veya reservuardan sağlayan ve iki nakil hattının her birisinden belirli fâsılalarla dönüşümlü olarak sıcak veya soğuk su akacak, diğer nakil hattından aynı fâsılalarda fakat aksi sırayla akacak şekilde hazırlamaya ve düzenlemeye yarayan bir icâdın 9. Yüzyıl’ın ikinci yarısında tasarlandığını anlatmak, yine aynı yıllarda ‘çeneli ekskavatör’ün de tasarlandığından söz açmak ve ilgili çizimleri göstermek, bunlara benzer yüzlerce örnek vermek ise hakikaten abesle olacaktı.


Çünkü, hükümetinin Bakanı Erdoğan Bayraktar hüküm vermişti:


“Biz Müslüman ülkeyiz, konumumuz itibariyle mucitler çıkaramayız, gençlerimizi ara eleman olarak yetiştirmeliyiz”.


İslâm medeniyetinin günümüze düşen ‘İslâmcı çocukları’nın siyâsetlerini ‘ara siyâsetçiler’ yapıyordu, hükümeti ‘ara bürokratlar’ yönetiyordu, Ortadoğu’yu ‘ara Hâriciyeci’ tanzim ediyordu, medeniyetlerini de ‘ara entelektüelleri’ kuracaktı.

Yorumlar

Güvenlik Kodu

vahiy  insan  şehir  revelation  ahlâk  etik  ethica  nüzhet yalan estetik  metafizik  ebrah doğu  batı  fıtrat  creation  yaratılış  iyilik  kötülük  dürüstlük  eşref-i mahlûkat  kişilik  asâlet  cesâret  vefâ  sadâkat  ihânet  yalan  immoralist  mitoloji  belh’um adâl  aere perennius  antere  genetik  şuur  terbiye  muâşeret  muâşaka  muvâsalat  firâk  zarâfet  letâfet  ferâset  panteon   rolyef  fresk  heykel  portre  gravür   ideal  ülkü  ülkücü   kerbelâ  aşk keşke  cennet  cehennem  araf  âdem  havva  hâbil  kâbil  elma  haz  hayâ  hicap  gurur  hürriyet  adâlet  musâvat  agnostic  akıl  dacret  locig  analytical  antiq  aristokrasi  kûrûn-i vustâ  giyotin  hakikat  hikmet  paradox  dialectic  tenkit  stoa  akademia  logos  logos spermaticos  felâsife  gelenek  hermeneutic  semantic  hint  upanişad  mutezile  ihvân-ı safa  ilk neden   iskenderiye okulu  medinetü’l fâzıla   hürriyet  kölelik  rönesans  ütopya  rethoric allah’ın kulu abdullah muhammed  kur’ân  endülüs ibn-i rüşd  aristotales  şeyh gâlip  farâbi  platon  sokrat   marcus aurelius  galile  mimar sinan  kirkedard  farabi  ibn-i sina   ibn-i hâldun  kafka  taşköprülüzâde  gazâli  musa cârullah  şemseddin sâmi frasheri  bergson  enver paşa  muhammed ikbal  hayyam  mehmet âkif  yâkup cemil  şems  ibn-i haldun  mevlâna  ali şeriâti  fuzulî  ebu’l âlâ el maarrî  ahmet mithat efendi  cemil meriç  nâmık kemal  ahmed hamdi tanpınar  kemal tahir  yahya kemal  cahid zarifoğlu  dostoyevski  tolstoy  knut hamsun  nietzsche  oğuz atay gogol  albert camus  descartes  herman hesse  puşkin  halil cibran  kaşgarlı mahmut  tevfik fikret  cenap şehabettin  neyzen tevfik  motzart  bach  mahler  tarkovski  suç ve  cezâ   anna karenina  madonna  prag  istanbul  çocuk kalbi  sn. petersburg  soljenitsin  marks  kant  heraklit  hegel  el-hamra  endülüs  kâmus u türkî  redhouse  wagner  kâmus u okyanus  lugat-i fransevî  iliria shqip  meydan larusse  şakâyık-ı nûmâniye  mevzuâtü’l ulûm  abdülkadir merâgi  ıtrî  muhammed esed  michelangelo van gogh  cezanne  rembrand  monet  hoca ali rıza  ulysess gaze  eleni karaindrou  sezen aksu  golha  farid farjad  osman hamdi

Tasarım : ATS