Telvin Hüsn-ü Hat Sahaf Şiir
Anasayfa > Adnan İslamoğulları > Şeriatın ve İslâmi çatının altında kan gölü…

Şeriatın ve İslâmi çatının altında kan gölü…



Kan çukuruna dönen Ortadoğu’dan bir birleşme(!) haberi düştü gündeme. Suriye’de silahlı muhalif gruplar bir birleşme çağrısı(!) yaptılar. Grupların arasındaki iki önemli örgütün diğerlerine göre daha baskın bir anlam karşılığı var hâfızalarda, gerek bilgi ve gerek görsel olarak;


‘Özgür Suriye Ordusu’ ve El Kaide ile bağlantılı ‘El Nusra Cephesi’.    


Birleşme çağrısının gerekçesi ya da hareket noktası da bölünmeleri ortadan kaldırmak.


Birleşme için ‘şeriat çatısı’nı uygun görmüş bu örgütler, ‘şeriat çatısı altında’ birleşeceklermiş. 


Birlik çağrılarında, “İmza koyan güçler olarak, tüm askerî ve sivil güçleri yasamanın tek kaynağı olacak şeriata dayanan açık bir islâmî çatı altında birleşmeye çağırıyoruz” diyorlar.


‘Şeriat’‘İslâmi çatı’‘Birlik’


İlk duyuşta bir müslüman için oldukça melodik ve müspet tedâileri ihtivâ eden kavramlar ve kelimeler… 


Şeriat,  doğru yol, Allah’ın emirleri, âyet, hadis ve icmâ-i ümmet esaslarına dayanan din kâideleri…


İslâmi çatı, ‘adâlet’  direğinin üzerinde yükselen islâmî değerlerin muhafazası…


Birlik, tevhid, bir kılma, bir olarak bakma, bir olarak anlama, ‘lâilâhe ill-Allah…’


Bırakınız müslümanları, hiçbir din mensubunun mutazarrır olmayacağı, tam aksine kendisini itimat rahatlığıyla bir ‘eman ülkesi’nde hissedeceği kavramlar ve kelimeler…


Peki, kitapta durduğu kadar mâsum kalabiliyor mu bu kavramlar ve kelimeler hayatın içinde, mâsumiyetini kurtarabiliyor mu bu kelime ve kavramlar insanların elinden? Kitabın yüzünden okunurken kalplere verdiği inşirâhı, insanın bitmez tükenmez iktidar şehvetinin zihnine düştüğünde de veriyor mu bu kelimeler ve kavramlar aynı inşirâhı; gözleri nemlendiriyor mu, kalpleri yumuşatıyor mu?


Allah’ın ‘adâlet’ üzerine binâ edilmiş emirlerinden mürekkeb şeriat, kitabın ortasından çekilerek insanın tahakküm hırsının emrine amâde kılındığında adâletin tecellîsine imkân kalıyor mu?


Muhammed ümmeti ve İsa ümmeti de dâhil olmak üzere bu ve buna benzer sorulara “evet” cevabı vermeyi isterdi bütün insanlık. Fakat ümmetlerin de sicili bu “evet” cevabına cevaz verecek mâsumiyette değil…


Çarmıh’tan Kerbelâ’ya, Cemel Vakası’ndan Otuz yıl Savaşları’na kadar kanlı tarihin yazıcılarının kadîm meskeni Ortadoğu nicedir…


Oluk oluk kanın diktatörler ve onların zulmüne direnen muhalif zâlimlerin akıttığı kanla sulanıyor Nil Vâdisi’nin, Bâbil’in ve Nuh’un torunlarının ülkesi Suriye’nin toprakları. Bu kadîm topraklar muktedir diktatörlerin ve o iktidâra sâhip olmak isteyen muhalif zâlimlerin akıttıkları kanlarla sulanıyor, gencecik bedenler düşüyor topraklara...


Öldürürken, boğazlarını keserken insanların, öldürdüklerinin kalplerini söküp dişlerken, yerlere yatırıp onlarca mermiyi vücutlarına boşaltırken insanların, sıra sıra kurşuna dizerken insanları sorgusuz sualsiz hep aynı gür sesleri duyuyoruz:


“Allaaaaahu ekber, Lâilâhe ill Allah…”


Allah adına insanların boğazlarını kesiyorlar, tıpkı zulmüne karşı durduklarını söyledikleri diktatörler gibi…


Allah adına sorgusuz sualsiz kurşuna diziyorlar insanları, tıpkı zulmüne karşı durduklarını söyledikleri diktatörler gibi…


Allah adına kalplerini söküp dişliyorlar insanların, Hamza’nın ciğerini söküp dişleyen Hind gibi ve tıpkı zulmüne karşı durduklarını söyledikleri diktatörler gibi…


Allah adına bombalıyorlar insanları suçlu, suçsuz, sivil, asker, çoluk çocuk ayırmadan, tıpkı zulmüne karşı durduklarını söyledikleri diktatörler gibi…


Ve bunlar çağrı yayınlıyorlar, ‘şeriat çatısı altında’ birlik çağrısı…


Emdikleri kanlarla besleyip kuracakları bir başka diktanın adını  ‘İslâmî çatı’ koyuyorlar…


İslâm’ın üç harflik kökünden habersiz ve esenliksiz câniler, ‘tevhid’in birliğinden bî-behre boğazkesenler,  ‘tekbir’in büyüklüğünden nasipsiz câhiler, Medine’nin medeniyetinden mahrum bedevîler akıttıkları kan gölünün ortasında devletten, yasamadan söz ediyorlar, diktatörlere halef oluyorlar diktatörce bir zâlimlik ve bedevîlikle…


Bunlar mı kurtaracaklar Esad’ın zulmünden Nuh’un torunlarını?


Bunlar mı kuracaklar Müslümanların yeni Medine’lerini?


Bunlar mı yayacaklar İslâm’ı?


Eyvâh ki ne eyvâh!..


Ve kelimeler ve kavramlar kitapta durdukları kadar mâsum kalmıyorlar insanın şedît iktidar şehvetinde!..











Yorumlar

Güvenlik Kodu

vahiy  insan  şehir  revelation  ahlâk  etik  ethica  nüzhet yalan estetik  metafizik  ebrah doğu  batı  fıtrat  creation  yaratılış  iyilik  kötülük  dürüstlük  eşref-i mahlûkat  kişilik  asâlet  cesâret  vefâ  sadâkat  ihânet  yalan  immoralist  mitoloji  belh’um adâl  aere perennius  antere  genetik  şuur  terbiye  muâşeret  muâşaka  muvâsalat  firâk  zarâfet  letâfet  ferâset  panteon   rolyef  fresk  heykel  portre  gravür   ideal  ülkü  ülkücü   kerbelâ  aşk keşke  cennet  cehennem  araf  âdem  havva  hâbil  kâbil  elma  haz  hayâ  hicap  gurur  hürriyet  adâlet  musâvat  agnostic  akıl  dacret  locig  analytical  antiq  aristokrasi  kûrûn-i vustâ  giyotin  hakikat  hikmet  paradox  dialectic  tenkit  stoa  akademia  logos  logos spermaticos  felâsife  gelenek  hermeneutic  semantic  hint  upanişad  mutezile  ihvân-ı safa  ilk neden   iskenderiye okulu  medinetü’l fâzıla   hürriyet  kölelik  rönesans  ütopya  rethoric allah’ın kulu abdullah muhammed  kur’ân  endülüs ibn-i rüşd  aristotales  şeyh gâlip  farâbi  platon  sokrat   marcus aurelius  galile  mimar sinan  kirkedard  farabi  ibn-i sina   ibn-i hâldun  kafka  taşköprülüzâde  gazâli  musa cârullah  şemseddin sâmi frasheri  bergson  enver paşa  muhammed ikbal  hayyam  mehmet âkif  yâkup cemil  şems  ibn-i haldun  mevlâna  ali şeriâti  fuzulî  ebu’l âlâ el maarrî  ahmet mithat efendi  cemil meriç  nâmık kemal  ahmed hamdi tanpınar  kemal tahir  yahya kemal  cahid zarifoğlu  dostoyevski  tolstoy  knut hamsun  nietzsche  oğuz atay gogol  albert camus  descartes  herman hesse  puşkin  halil cibran  kaşgarlı mahmut  tevfik fikret  cenap şehabettin  neyzen tevfik  motzart  bach  mahler  tarkovski  suç ve  cezâ   anna karenina  madonna  prag  istanbul  çocuk kalbi  sn. petersburg  soljenitsin  marks  kant  heraklit  hegel  el-hamra  endülüs  kâmus u türkî  redhouse  wagner  kâmus u okyanus  lugat-i fransevî  iliria shqip  meydan larusse  şakâyık-ı nûmâniye  mevzuâtü’l ulûm  abdülkadir merâgi  ıtrî  muhammed esed  michelangelo van gogh  cezanne  rembrand  monet  hoca ali rıza  ulysess gaze  eleni karaindrou  sezen aksu  golha  farid farjad  osman hamdi

Tasarım : ATS