Öncü paket…
Mart ayında yapılacak mahallî seçimler, Başbakan’ın açıkladığı demokratikleşme paketinin içindeki demokratikleşme(!) dozuna ayar vermiş. Paketin tek parametresinin siyâsî hayatlarının totemi hâline getirdikleri seçim sandığında ampulün patlama ihtimâli olduğu Başbakanın konuşmasının başında sarf ettiği, “Paketi görenler dağ fare doğurdu diyecekler” sözleriydi. Bir yıldır yoğun olarak sürdürdükleri İmralı-Kandil görüşmelerinin etnik Kürt siyâseti ve siyâsetçilerinde oluşturduğu beklentiyi çok iyi bilen Başbakan, bu kesimlerden ve bu kesimlerin medyadaki işbirlikçi müfrezelerinden gelecek muhtemel tepkileri de, “Bu paket bir ilk değil, son da değildir” sözleriyle yumuşatıp, onların umutlarını Mart ayındaki mahallî seçimlerden hemen sonraki bahara erteledi.
Oldukça zorlama ve beylik bir ifâde ile paketi, “Sıkılı yumruklar çözülecek, silahlar değil fikirler konuşacak” vecizesiyle takdîm etti Başbakan.
Başbakanın bahsettiği sıkılı yumrukların bugüne kadar hangi fikri konuştukları ve bundan sonra hangi fikri konuşacakları meçhûl. Yalnızca ihânet diliyle konuşanların sıkılı yumruklarının nasıl çözüleceğini yumruk sâhipleri açıkça ve hatta son zamanlarda olduğu gibi küstahça dillendirseler de, Türkiye’yi alenen tehdit etseler de Başbakanın bütün bunları sineye çekmesi siyâsî olgunluğundan değil, gizli ajandasının zarûretlerinden.
İmralı-Kandil görüşmelerinden hükümete zaman zaman tebliğ edilen ve BDP’nin TBMM çatısı altında seslendirdiği mahallî özerklik, anayasal vatandaşlık, Kürtçe’nin resmî dil olarak tanınması, KCK’lı tutukluların serbest bırakılması, genel af ve dolayısıyla İmralı’da kâtilin serbest kalması gibi taleplerin pakette yer almaması paketin açılım sürecine göre güdüklüğünden değil, yalnızca ‘öncü paket’ olmasından kaynaklanıyor. Asıl paketin seçimlerden sonra ve ‘artçı paketlerin’ de tedricen açıklanacağı görünen köyden ibâret.
Siyâsî Partiler Kanunu’nun 11. Maddesindeki değişiklik taahhüdü, yani siyâsî partilere üye olmanın önündeki yasakların kaldırılması paketin artçılarının muhtevasına dâir ipuçları veriyor. Paketin radikal müjdelerini(!) bekleyenlere verdiği mesaj; “Biraz daha sabır, hele bir şu seçimi atlatalım elbirliği ile”dir, başkaca bir şey değil.
Başbakanın çoğu zaman yaptığı gibi ve aslında zaman zaman bizzat ifâde ettiği gibi kürsüde hem iktidar hem de muhalefet sözcüsü gibi konuşmasının sebebi, Türk siyâsetindeki muhalefet boşluğundan. Açılım sürecinin ‘truva atı’ Kemal Kılıçdaroğlu başkanlığındaki CHP ve yine açılım sürecinin ‘antidepresanı’ ve ‘müsekkini’ Devlet Bahçeli’nin yerine de söz söyleme misyonunu kürsüde üstlenen Başbakan, bölünme tehlikesini de “Yine birileri Türkiye bölünüyor diyecek” sözleriyle etkisizleştirmeyi tercih etti.
Evet.. Türkiye AKP iktidarıyla süratle bölünmeye gidiyor. Bölünme, birkaç bin dağ eşkıyâsının eylemlerinin neticesi değil, fakat iktidarın bizzat oluşturduğu bölünme dilinin ve uygulamalarının neticesi.
Türkiye coğrafyasının hemen her köşesine giden şehit cenâzelerinin sebep olamadığı zihinlerdeki bölünme yolunun taşları, iktidârın Güneydoğu’yu PKK’ya terk etmesiyle döşeniyor. ‘Demokratikleşme paketi’yle yapılan yalnızca bir dekapaj işleminden, yani zemin hazırlamasından ibâret.
Başbakanın, tarihî bir gün edâsıyla yaptığı konuşmadan ve hazırladığı paketten yalnızca bir tavşan çıktı:
Kamuda başörtüsü serbestiyeti.
Dine dâir değerleri ağızlarında sakız ederek seçim meydanlarındaki patlatma kâbiliyetleri kırk yıllık siyâsî geleneklerinin tartışılmazı olan mevcut iktidar kadrolarının başta Başbakan olmak üzere seçim meydanlarında ağzına pelesenk olacak sakız yine paketin içindeki saygın(!) yerini aldı; kamudaki ‘başörtüsü serbestliği’.
Bir seçimi daha siyâsetin en güçlü agümanıyle, dine dâir bir argüman olan başörtüsünü kamuda serbest bırakarak atlatmak isteyen AKP’nin, CHP ve MHP’nin abes muhalefeti ve mânidar muhalefetsizliğiyle bu isteğini başarmakta çok da zorlanmayacağı bir vâkıa.
Seçimlere kadar paketten geriye akıllarda kalacak olan en sansasyonel başlıklar; nefret suçlarının ağırlaştırılması, q-x-w harflerinin özgürleştirilmesi ve andımızın kaldırılması.
Ne diyelim, “Varlığım Türk varlığına armağan olsun…”.
Bundan rahatsız olanlar varlıklarını kime armağan ederlerse etsinler…
vahiy insan şehir revelation ahlâk etik ethica nüzhet yalan estetik metafizik ebrah doğu batı fıtrat creation yaratılış iyilik kötülük dürüstlük eşref-i mahlûkat kişilik asâlet cesâret vefâ sadâkat ihânet yalan immoralist mitoloji belh’um adâl aere perennius antere genetik şuur terbiye muâşeret muâşaka muvâsalat firâk zarâfet letâfet ferâset panteon rolyef fresk heykel portre gravür ideal ülkü ülkücü kerbelâ aşk keşke cennet cehennem araf âdem havva hâbil kâbil elma haz hayâ hicap gurur hürriyet adâlet musâvat agnostic akıl dacret locig analytical antiq aristokrasi kûrûn-i vustâ giyotin hakikat hikmet paradox dialectic tenkit stoa akademia logos logos spermaticos felâsife gelenek hermeneutic semantic hint upanişad mutezile ihvân-ı safa ilk neden iskenderiye okulu medinetü’l fâzıla hürriyet kölelik rönesans ütopya rethoric allah’ın kulu abdullah muhammed kur’ân endülüs ibn-i rüşd aristotales şeyh gâlip farâbi platon sokrat marcus aurelius galile mimar sinan kirkedard farabi ibn-i sina ibn-i hâldun kafka taşköprülüzâde gazâli musa cârullah şemseddin sâmi frasheri bergson enver paşa muhammed ikbal hayyam mehmet âkif yâkup cemil şems ibn-i haldun mevlâna ali şeriâti fuzulî ebu’l âlâ el maarrî ahmet mithat efendi cemil meriç nâmık kemal ahmed hamdi tanpınar kemal tahir yahya kemal cahid zarifoğlu dostoyevski tolstoy knut hamsun nietzsche oğuz atay gogol albert camus descartes herman hesse puşkin halil cibran kaşgarlı mahmut tevfik fikret cenap şehabettin neyzen tevfik motzart bach mahler tarkovski suç ve cezâ anna karenina madonna prag istanbul çocuk kalbi sn. petersburg soljenitsin marks kant heraklit hegel el-hamra endülüs kâmus u türkî redhouse wagner kâmus u okyanus lugat-i fransevî iliria shqip meydan larusse şakâyık-ı nûmâniye mevzuâtü’l ulûm abdülkadir merâgi ıtrî muhammed esed michelangelo van gogh cezanne rembrand monet hoca ali rıza ulysess gaze eleni karaindrou sezen aksu golha farid farjad osman hamdi