Telvin Hüsn-ü Hat Sahaf Şiir
Anasayfa > Adnan İslamoğulları > Millet-i İbrahim, turşu kabı değildir…

Millet-i İbrahim, turşu kabı değildir…



İmralı’dan KCK’ya, Kandil’den tüm PKK örgütlenmelerine kadar hepsi  “Barış sürecinde artık 2. aşamaya geçilmeli, geçilmezse savaş yeniden başlar…” diyerek tehdit ediyor Türkiye’yi…


Gazetelerin ve televizyonlardaki ana haber bültenlerinin bir süre önce “Güneydoğuda çiçekler bu yıl barış açtı” şeklindeki ‘karartma’ haberlerine rağmen mızrak çuvala sığmıyor. Güneydoğu’da barış çiçeklerinin açtığı gibi bir arabesk yalan, PKK’nın yeni saldırılar için lojistik hazırlık yaptığını gizlemeye yetmiyor.


PKK bölgede yine yol kesiyor, şantiye basıyor, yayla şenlikleri adı altında dağa adam götürüyor, haraç alıyor, devletin oluşturduğu boşluğu doldurmak için mahkemeler kuruyor, psikolojik üstünlüğünü tahkim etmek için dağlarda operasyonlarda öldürülen PKK’lılar için şehitlik adı altında çukurlar açıyor, gençlik örgütlenmelerini bölgede meydanlara sürüyo…


Bütün bunlar olurken KCK Eş Başkanı sıfatıyla iktidar medyasında taltif edilen katil Cemil Bayık; “Sürecin sonuna gelindi. Ya Kürt hareketiyle derin ve anlamlı müzakereleri kabul ederler,  ya da Türkiye’de iç savaş çıkar.” diyor.


İmralı’daki katil ise, “Elimden geleni yaptım, müzakerelerde 2. Aşamaya geçilmezse artık yapabileceği bir şey kalmaz” diyerek tehdit ediyor.


Türkiye Cumhuriyeti devleti artık pervâsızca, fütürsuzca, küstahça tehdit ediliyor.


PKK’lı katillerin açıklamaları medyada manşetlerde yer buluyor kendisine. Üstelik psikolojik savaş devam ettirilerek, bu katillerin tehditlerine kulak asılmazsa o kanlı günlere geri dönülür mesajı verilerek,  barış süreci adı altında sürdürülen teslimiyet sürecinin vites büyütmesi gerektiği de salık veriliyor.


Kendi iç güvenliğini sağlayamayan, güvenlik politikalarından rücû edip, bu politikaları terör örgütü ve onun katilleriyle pazarlık etmekle değiştiren siyâsî iktidar ise hâlâ, “silahı bıraksınlar…” diyerek vaatlerde bulunuyor PKK’ya, bizzat Başbakanın ağzından.      


BDP Eş Başkanı Demirtaş, “Kürt sorunu çözülmezse daha büyük savaş çıkar” derken aba altından silah gösteriyor.


Aslına bakarsanız, AKP Hükümeti ve İmralı-BDP-PKK-KCK arasında ne düşündüğünü daha açık ifade eden taraf İmralı-BDP-PKK-KCK tarafı. Kamuoyu enformasyonu hükümetten değil, İmralı’dan, Kandil’den alıyor.


Karayılan, “Daha büyük bir savaşa hazırlanıyoruz” diyor, Hükümet “Güneydoğu’da çiçekler barış açtı” diyor. İmralı, “2. Aşamaya geçilmezse barış için benim yapabileceklerim de sınırlı kalır” diyor, Bülent Arınç, “Dağa çıkışlar şimdi daha nitelikli” diyor. Cemil Bayık, “Sürecin sonuna gelindi, ya derin ve anlamlı müzakereler başlar ya da Türkiye’de  iç savaş çıkar” diyor. Başbakan, “Türk milleti’ hepsini kavramaz. Millet hepsini kavrar. Çünkü millet kavramının içinde Türk’ü de var, Laz’ı da var, Çerkez’i de var, şu da var, bu da var. Millet kavramını incelerseniz, millet-i İbrahim’e dayanır, işin bir de bu tarafı var...” diyor.   


İmralı-BDP-PKK-KCK tarafının ‘derin ve anlamlı müzakere’den, ‘2. Aşama’dan kast ettiği, hayır hayır aslında açıka ifade etiği hükümetin ‘devletin yaptığı görüşmeler’ diye kodladığı, muhataplarının ise yapılan işi daha doğru tanımlamak adına daha isâbetli bir şekilde ‘müzâkere’ diye adlandırdığı masada PKK’nında yer alması gerektiği.


PKK ‘artık masada biz de olalım’  diyor.


Kahvelerde domino oynayan yaşlıların memleket kurtarırken lâf ola beri gele konuştuklarını, Başbakan meydanlarda konuşuyor, ‘millet-i İbrâhim’ kavramını turşu kabı sanmış olacak ki, içine Türk’ü, Çerkezi, Laz’ı atıyor ve bu akıl tutulmasını tâze çıkmış bir sosyal teori takdim edercesine sunuyor. Bahsettiği ‘Millet-i İbrahim’in dilinin ne olduğu gibi temel bir soruyu bile cevaplamaktan âciz bir zihin, sosyolojik mayınlar bırakıyor ülkenin dört bir tarafına…


AKP tarafından şımartılan İmralı-BDP-PKK-KCK tarafı bahse konu şımarıklıktan dolayı terminoloji hatası yapıyor ve ‘savaş’ ile tehdit ediyor Türkiye’yi. Dağda yuvalamış birkaç bin eşkıyanın Türkiye’ye karşı en büyük tehdidi, halk otobüslerinde insanları yakmak, dershanelerin önüne bomba koymak ve dağlarda Mehmetçiklerimize pusular kurmak olabilir.  


Fakat Türkiye eğer bir gün karar verirse, Güneydoğu’da her gün iki kez değil, 24 saat ‘andımız’ okunur,  hem de gönüllü olarak. Ve bugün şehitlik adı altında açtıkları o çukurları dozerlerle açmak zorunda kalırlar.


Türkiye ancak eşit şartlarda veya birden çok orduyla savaşır. Dağlarında yuvalanmış üç-beş bin eşkıyâ ile değil…


Tarih bunun örnekleri ve kahramanlarıyla doludur.  



Yorumlar

Güvenlik Kodu

vahiy  insan  şehir  revelation  ahlâk  etik  ethica  nüzhet yalan estetik  metafizik  ebrah doğu  batı  fıtrat  creation  yaratılış  iyilik  kötülük  dürüstlük  eşref-i mahlûkat  kişilik  asâlet  cesâret  vefâ  sadâkat  ihânet  yalan  immoralist  mitoloji  belh’um adâl  aere perennius  antere  genetik  şuur  terbiye  muâşeret  muâşaka  muvâsalat  firâk  zarâfet  letâfet  ferâset  panteon   rolyef  fresk  heykel  portre  gravür   ideal  ülkü  ülkücü   kerbelâ  aşk keşke  cennet  cehennem  araf  âdem  havva  hâbil  kâbil  elma  haz  hayâ  hicap  gurur  hürriyet  adâlet  musâvat  agnostic  akıl  dacret  locig  analytical  antiq  aristokrasi  kûrûn-i vustâ  giyotin  hakikat  hikmet  paradox  dialectic  tenkit  stoa  akademia  logos  logos spermaticos  felâsife  gelenek  hermeneutic  semantic  hint  upanişad  mutezile  ihvân-ı safa  ilk neden   iskenderiye okulu  medinetü’l fâzıla   hürriyet  kölelik  rönesans  ütopya  rethoric allah’ın kulu abdullah muhammed  kur’ân  endülüs ibn-i rüşd  aristotales  şeyh gâlip  farâbi  platon  sokrat   marcus aurelius  galile  mimar sinan  kirkedard  farabi  ibn-i sina   ibn-i hâldun  kafka  taşköprülüzâde  gazâli  musa cârullah  şemseddin sâmi frasheri  bergson  enver paşa  muhammed ikbal  hayyam  mehmet âkif  yâkup cemil  şems  ibn-i haldun  mevlâna  ali şeriâti  fuzulî  ebu’l âlâ el maarrî  ahmet mithat efendi  cemil meriç  nâmık kemal  ahmed hamdi tanpınar  kemal tahir  yahya kemal  cahid zarifoğlu  dostoyevski  tolstoy  knut hamsun  nietzsche  oğuz atay gogol  albert camus  descartes  herman hesse  puşkin  halil cibran  kaşgarlı mahmut  tevfik fikret  cenap şehabettin  neyzen tevfik  motzart  bach  mahler  tarkovski  suç ve  cezâ   anna karenina  madonna  prag  istanbul  çocuk kalbi  sn. petersburg  soljenitsin  marks  kant  heraklit  hegel  el-hamra  endülüs  kâmus u türkî  redhouse  wagner  kâmus u okyanus  lugat-i fransevî  iliria shqip  meydan larusse  şakâyık-ı nûmâniye  mevzuâtü’l ulûm  abdülkadir merâgi  ıtrî  muhammed esed  michelangelo van gogh  cezanne  rembrand  monet  hoca ali rıza  ulysess gaze  eleni karaindrou  sezen aksu  golha  farid farjad  osman hamdi

Tasarım : ATS