Telvin Hüsn-ü Hat Sahaf Şiir
Anasayfa > Adnan İslamoğulları > ‘Çankaya Savaşı’ bölünmenin başlangıcı mı olacak?

‘Çankaya Savaşı’ bölünmenin başlangıcı mı olacak?


Hayat-memat süreci olarak yaşayacağı bir dört yıl bekliyor Türkiye’yi.


Mahallî seçimlerden aldığı oyun bile keyiflendirmediği, aldığı oyun bile teskin etmediği, aldığı oyun bile itidâl kazandırmadığı, aldığı oyun bile sükûna kavuşturmadığı, aldığı oyun bile inşirah vermediği, aldığı oyun bile nefretini, kinini, öfkesini dindirmediği, aldığı oyun bile hırslarına gem vurmadığı bir Başbakan tarafından yönetilen Türkiye’nin birkaç sonra, yasama-yürütme-yargı erklerini kendi uhdesinde, kendi kontrolünde, kendi emirleri doğrultusunda yönetmeyi ihtiras hâline getiren bir Cumhurbaşkanı tarafından yönetilme ihtimâli ve projesi psikolojik harp olarak güçlendiriliyor…


Medya, kamuoyu araştırma şirketleri ve iktidar üçgeni arasındaki tüm projeksiyonlar Başbakan Erdoğan’ın Çankaya yolunun nasıl açılacağının üzerine kurgulanmakta…


Erdoğan’ın Çankaya yolundaki kilit seçmenin BDP seçmeni olduğu gerçeği, önümüzdeki dört yılın nelere gebe olduğunun da en açık göstergesi…


Güneydoğu’nun KCK’nın ve PKK’nın gençlik örgütlenmelerine terk edildiği, şehir merkezlerinde bu örgütlerin kimlik kontrolleri yaptığı haberleri artık neredeyse üçüncü sayfa haberlerine dönüşmekte ve halkın zihninde normalleştirilmekte.


BDP’li Kışanak’ın, “Diyarbakır’da kaç petrol kuyusu var, ne kadar üretim yapılıyor, nereye gidiyor, geçmişte ağır çevre faturası vardı, onun durumunu araştırıyoruz. İçme kuyularını kirlettiği yönünde çok ciddi iddialar vardı. Petrol ekonominin ana dinamosudur ama oraya enerji gidiyor, bize kirliliği kalıyor. Elektrik gidiyor borç kalıyor, petrol gidiyor sularımız kirleniyor. Bunu ne Allah kabul eder, ne kul kabul eder, ne demokrasi kabul eder. Kaynaklarını ver ben götüreyim, ne kadar ağır faturası varsa kalsın, bunu kimse kabul etmez, kesinlikle petrolden pay istiyoruz, yereldeki tüm enerji kaynaklarından, yeraltı, yerüstü zenginliklerinden, ekonomik varlıklardan, yerelin pay alması lazım” şeklindeki beyânı ve “Demokratik özerklikle ilgili adımlarımızı atmaya başladık” sözleri Çankaya‘ya Erdoğan’ın çıkması hâlinde Türkiye’yi nelerin beklediğinin alenî ipuçları.


Bekir Bozdağ’ın, Yargıtay’ın iş gücünü azaltacağı şeklinde bir hukuk devrimi gibi sunduğu ‘istinaf mahkemeleri’nin ‘en yakın zamanda’  faaliyete geçeceğini açıklaması, yine Güneydoğu’da BDP’lilerin artık ‘kazanılmış hak’ olarak bahsettikleri ‘özerklik’ hedeflerinde önemli bir kilometre taşı olacağı yine ayrı bir vâkıa olarak ortada duruyor…


Barzani’nin ‘Açılım süreci sonunda Öcalan serbest kalacak’ vaadi de bütün bunların üzerine ‘Çankaya cilâsı’ olarak çekiliyor…


Önümüzdeki Cumhurbaşkanlığı seçimi Türkiye için yalnızca bir cumhurbaşkanlığı seçimi değildir.


Tarihî bir makasın eşiğinde Türkiye…


12 yıllık Tayyip Erdoğan iktidarındaki duble yol fetişinin vardığı yer kalkınmış Türkiye değil, bölünmüş Türkiye olacaktır.


Cumhurbaşkanlığı seçiminde Erdoğan’ın Çankaya yolundaki değneği BDP olacaksa eğer, bilmeliyiz ki bunun diyetini çok ağır ödeyecektir Türkiye. Bölünmeye karşı geliştirilecek her türlü itiraz, “Bakın artık şehit cenâzesi gelmiyor, siz yine kan mı aksın istiyorsunuz?” şeklindeki ahlâksız soruyla etkisizleştirilecek ve Güneydoğu’da ‘fiilen’ hayata geçirilen ‘özerklik’ resmiyet kazanacaktır ve bunun sonrası da artık çorap söküğü gibi gelecektir.


Bütün bu sürecin devrilen ilk domino taşı Erdoğan’ın Cumhurbaşkanlığı olacak ve ardında tükenmeyen menfaatlerin aynı safta hizaladığı kadrolarla tahkim edilmiş, kolonları ve kirişleri sağlamlaştırılmış bir AKP Erdoğan’ın Cumhurbaşkanlığını da aynı şekilde tahkim edecek, yetkilerini genişletecek, ülkenin kaderini onun iki dudağının arasına hapsedecek, mahkûm edecektir…


Ve bütün bunlar, bir tek Türk’ün bile bir tek Kürt’le yaşamadığı yalnızca PKK ve terör rantıyla beslenen odaklar arasındaki  bir savaşın PKK açısından zaferi olarak yazılacaktır tarihe…


Ve bütün bunlar, PKK terörünün dağda kan dökerek başaramadığı bölünmeyi Ankara’da kirli pazarlıklarla nasıl başardığının tarihi olarak yazılacaktır…


Ve bütün bunlar, duble yollara, kredi kartı taksitlerine, başörtüsü ticaretine, peygamber hırkası pazarlamasına, traji-komik Ortadoğu liderliğine, iç kaldıran “one minute” gösterisine, akıllara durgunluk veren “..t kılı’ bağlılığına ve Demirel’e nal toplatan bir popülizme gönüllü kurban olan bir Türkiye’nin hikâyesi olacaktır…


Bütün bunların karşısında kim mi durabilir?  


Tabii ki muhalefet…


Hangi muhalefet?


Bu da bir başka yazının konusu…






Yorumlar

Güvenlik Kodu

vahiy  insan  şehir  revelation  ahlâk  etik  ethica  nüzhet yalan estetik  metafizik  ebrah doğu  batı  fıtrat  creation  yaratılış  iyilik  kötülük  dürüstlük  eşref-i mahlûkat  kişilik  asâlet  cesâret  vefâ  sadâkat  ihânet  yalan  immoralist  mitoloji  belh’um adâl  aere perennius  antere  genetik  şuur  terbiye  muâşeret  muâşaka  muvâsalat  firâk  zarâfet  letâfet  ferâset  panteon   rolyef  fresk  heykel  portre  gravür   ideal  ülkü  ülkücü   kerbelâ  aşk keşke  cennet  cehennem  araf  âdem  havva  hâbil  kâbil  elma  haz  hayâ  hicap  gurur  hürriyet  adâlet  musâvat  agnostic  akıl  dacret  locig  analytical  antiq  aristokrasi  kûrûn-i vustâ  giyotin  hakikat  hikmet  paradox  dialectic  tenkit  stoa  akademia  logos  logos spermaticos  felâsife  gelenek  hermeneutic  semantic  hint  upanişad  mutezile  ihvân-ı safa  ilk neden   iskenderiye okulu  medinetü’l fâzıla   hürriyet  kölelik  rönesans  ütopya  rethoric allah’ın kulu abdullah muhammed  kur’ân  endülüs ibn-i rüşd  aristotales  şeyh gâlip  farâbi  platon  sokrat   marcus aurelius  galile  mimar sinan  kirkedard  farabi  ibn-i sina   ibn-i hâldun  kafka  taşköprülüzâde  gazâli  musa cârullah  şemseddin sâmi frasheri  bergson  enver paşa  muhammed ikbal  hayyam  mehmet âkif  yâkup cemil  şems  ibn-i haldun  mevlâna  ali şeriâti  fuzulî  ebu’l âlâ el maarrî  ahmet mithat efendi  cemil meriç  nâmık kemal  ahmed hamdi tanpınar  kemal tahir  yahya kemal  cahid zarifoğlu  dostoyevski  tolstoy  knut hamsun  nietzsche  oğuz atay gogol  albert camus  descartes  herman hesse  puşkin  halil cibran  kaşgarlı mahmut  tevfik fikret  cenap şehabettin  neyzen tevfik  motzart  bach  mahler  tarkovski  suç ve  cezâ   anna karenina  madonna  prag  istanbul  çocuk kalbi  sn. petersburg  soljenitsin  marks  kant  heraklit  hegel  el-hamra  endülüs  kâmus u türkî  redhouse  wagner  kâmus u okyanus  lugat-i fransevî  iliria shqip  meydan larusse  şakâyık-ı nûmâniye  mevzuâtü’l ulûm  abdülkadir merâgi  ıtrî  muhammed esed  michelangelo van gogh  cezanne  rembrand  monet  hoca ali rıza  ulysess gaze  eleni karaindrou  sezen aksu  golha  farid farjad  osman hamdi

Tasarım : ATS